PDF OLARAK OKUYUN: Yargıtay HGK 2019/574 E., 2021/1710 K. Sayılı İçtihat İncelemesi
I. OLAY
Karara konu uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğmaktadır. İş sahibi, yüklenicinin inşaatı tamamlama ve teslim etme borcunu süresi içerisinde ifa etmemesi sebebiyle yükleyiciye karşı genel iflas yolu ile icra takibi başlatmıştır. Yüklenici tarafından takibe itiraz edilmiş, ardından iş sahibi tarafından iflas davası ikame edilmiştir. İlk derece mahkemesinde görülen işbu davada davalı yüklenici, taraflar arasında tahkim anlaşması bulunduğundan bahisle bu sözleşmeden doğan tüm uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözümlenmesi gerektiğini ileri sürerek tahkim itirazında bulunmuştur. Bu yazımızda, taraflar arasında bulunan tahkim anlaşmasının varlığı halinde iflas davası yargılamasının Türk mahkemeleri tarafından yapılıp yapılmayacağı konusunu düzenleyen içtihat incelenecektir.
II. YEREL MAHKEME
Yerel mahkeme, kendine özgü bazı niteliklere haiz iflas davalarının birkaç aşamadan oluştuğunu belirtmiştir. Karara göre iflas davalarında ilk aşamada davacının alacaklı davalının ise borçlu sıfatı bulunup bulunmadığı ve alacak miktarının belirlenmesine ilişkin bir tahkikat yapılması gerekmektedir. Bu belirlemenin ardından ikinci aşamada ise yasal koşulların sağlanmış olması halinde davalının iflasına hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir
Bu belirlemenin ardından, sözleşmede aksi bir hükmün bulunmaması halinde, ilk aşama olan alacağın varlığının, miktarının ve tarafların borçlu/alacaklı sıfatlarının belirlenmesinin, iflas davasına bakan mahkeme tarafından yapılması gerektiği; sözleşmede tahkim şartının bulunması halinde ise alacağın varlığı ve miktarına ilişkin belirlemenin sözleşmede yer alan tahkim şartına uygun olarak hakem/hakem kurulu tarafından yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Yargılamanın ikinci aşamasını oluşturan şirketin iflasına hükmedilmesi açısından iflas davalarının kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle tahkime elverişli olmadığı ve bu nedenle iflas davasının mahkemeler nezdinde görülmesi gerektiğinin altı çizilmiştir.
İlk derece mahkemesi hükmünün sonuç kısmında ise davacı iş sahibinin öncelikle taraflar arasından imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesinde bulunan tahkim şartı gereğince tahkim yoluna giderek alacağın varlığı ve miktarını tespit eder nitelikte bir karar alması, bu karara dayanarak davalı yükleyiciye karşı iflas yolu ile takip yaparak gerekirse iflas davası açması gerektiğine hükmetti. Bu itibarla mahkeme, yüklenicinin tahkim itirazını haklı bularak davayı usulden reddetmiştir.
II. Bölge adliye Mahkemesi
Davacı iş sahibi tarafından yapılan başvuru üzerine dosyayı inceleyen Bölge Adliye Mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını hukuka uygun bularak davacının istinaf başvurusunu reddetmiştir.
III. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi
İstinaf mahkemesi kararına karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine yüksek mahkeme, kararı hukuka aykırı bularak bozma kararı vermiştir. Yargıtay bozma kararının gerekçesinde, tahkim şartının ancak kamu düzeni ile ilgili olmayan uyuşmazlıklar için geçerli olabileceği, iflas davalarının Türk mahkemeleri nezdinde görülmesine ilişkin kuralın ise kamu düzeninden olduğu, ilk derece mahkemesi kararında ifade edilen, iflas davası açılmadan önce ilk aşamada tahkime başvurularak alacağın varlığı ve miktarının tespit ettirilmesi, ikinci aşama olarak iflas yolu ile takibe geçilmesi yönündeki değerlendirmenin usul ekonomisine aykırı olduğu, iflas davalarının bu şekilde ikiye ayrılması için haklı bir yasal gerekçe bulunmadığı ve davanın bir bütün olarak incelenip karara bağlanması gerektiği belirtilmiştir. Öte yandan Yargıtay, yargılamanın en kısa sürede ve usul ekonomisi gözetilerek sonuçlandırılmasının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun temel prensiplerinden olduğunun altını çizmiştir. Yargıtay, iflas davasının basit usule tabi olduğu, davacının iflas yoluyla takibe başlamadan önce tahkim yoluna başvurmaya zorlanmasının hak arama özgürlüğünün kısıtlanması niteliğinde olduğu ve bu sebeple usul ekonomisine aykırılık teşkil ettiği sonucuna ulaşmıştır.
IV. HUKUK GENEL KURULU
Yargıtay’ın bozma kararına karşı ilk derece mahkemesi tarafından direnme kararı verilmesi üzerine uyuşmazlık HGK tarafından incelenmiştir. HGK, doktrindeki kimi görüşlere yer verdiği içtihadında: iflas davalarının tüm alacaklılar bakımından kamu düzenine ilişkin sonuçlar doğuran bir dava olduğu ve genel iflas yoluyla icra takibi, itirazın kaldırılması ve iflas davasının birbirini izleyen işlemlerden oluşan bir bütün olduğu vurgulanmıştır. İflas yolu ile takibe ilişkin hükümleri düzenleyen İİK m. 154 vd. yer alan normlar arasında alacağın tespiti için öncelikle tahkime gidileceği yönünde bir düzenlemenin mevcut olmadığı, İİK m. 155’te yer alan itiraz sebepleri arasında tahkim şartının varlığının itiraz sebebi olarak düzenlemediği ve sözleşmede uyuşmazlık çıkması halinde iflas yolu ile takip yapılamayacağı yönünde bir düzenlemenin bulunmadığına dikkat çekilmiştir. Genel kuralın yargı yetkisinin mahkemelerce kullanılması iken, tahkim yolunun ise istisna bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olduğunu belirten HGK, hak arama özgürlüğü kapsamında mahkemeye başvuran tarafın alacağına hızlıca kavuşmak amacıyla iflas yoluyla takip talebinde bulunması ve takibe itiraz üzerine mahkeme nezdinde dava açma yolunu seçmesi durumunda sözleşmedeki tahkim şartının öne sürülmesini iyi niyetli bir yaklaşım olarak değerlendirmemiştir. Bu doğrultuda HGK, tahkim şartının varlığı gerekçesiyle davanın usulden reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Stj. Av. Elif Su Günen
PDF OLARAK OKUYUN: Yargıtay HGK 2019/574 E., 2021/1710 K. Sayılı İçtihat İncelemesi
PDF OLARAK OKUYUN: Yargıtay HGK 2019/574 E., 2021/1710 K. Sayılı İçtihat İncelemesi
I. OLAY
Karara konu uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğmaktadır. İş sahibi, yüklenicinin inşaatı tamamlama ve teslim etme borcunu süresi içerisinde ifa etmemesi sebebiyle yükleyiciye karşı genel iflas yolu ile icra takibi başlatmıştır. Yüklenici tarafından takibe itiraz edilmiş, ardından iş sahibi tarafından iflas davası ikame edilmiştir. İlk derece mahkemesinde görülen işbu davada davalı yüklenici, taraflar arasında tahkim anlaşması bulunduğundan bahisle bu sözleşmeden doğan tüm uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözümlenmesi gerektiğini ileri sürerek tahkim itirazında bulunmuştur. Bu yazımızda, taraflar arasında bulunan tahkim anlaşmasının varlığı halinde iflas davası yargılamasının Türk mahkemeleri tarafından yapılıp yapılmayacağı konusunu düzenleyen içtihat incelenecektir.
II. YEREL MAHKEME
Yerel mahkeme, kendine özgü bazı niteliklere haiz iflas davalarının birkaç aşamadan oluştuğunu belirtmiştir. Karara göre iflas davalarında ilk aşamada davacının alacaklı davalının ise borçlu sıfatı bulunup bulunmadığı ve alacak miktarının belirlenmesine ilişkin bir tahkikat yapılması gerekmektedir. Bu belirlemenin ardından ikinci aşamada ise yasal koşulların sağlanmış olması halinde davalının iflasına hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir
Bu belirlemenin ardından, sözleşmede aksi bir hükmün bulunmaması halinde, ilk aşama olan alacağın varlığının, miktarının ve tarafların borçlu/alacaklı sıfatlarının belirlenmesinin, iflas davasına bakan mahkeme tarafından yapılması gerektiği; sözleşmede tahkim şartının bulunması halinde ise alacağın varlığı ve miktarına ilişkin belirlemenin sözleşmede yer alan tahkim şartına uygun olarak hakem/hakem kurulu tarafından yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Yargılamanın ikinci aşamasını oluşturan şirketin iflasına hükmedilmesi açısından iflas davalarının kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle tahkime elverişli olmadığı ve bu nedenle iflas davasının mahkemeler nezdinde görülmesi gerektiğinin altı çizilmiştir.
İlk derece mahkemesi hükmünün sonuç kısmında ise davacı iş sahibinin öncelikle taraflar arasından imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesinde bulunan tahkim şartı gereğince tahkim yoluna giderek alacağın varlığı ve miktarını tespit eder nitelikte bir karar alması, bu karara dayanarak davalı yükleyiciye karşı iflas yolu ile takip yaparak gerekirse iflas davası açması gerektiğine hükmetti. Bu itibarla mahkeme, yüklenicinin tahkim itirazını haklı bularak davayı usulden reddetmiştir.
II. Bölge adliye Mahkemesi
Davacı iş sahibi tarafından yapılan başvuru üzerine dosyayı inceleyen Bölge Adliye Mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını hukuka uygun bularak davacının istinaf başvurusunu reddetmiştir.
III. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi
İstinaf mahkemesi kararına karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine yüksek mahkeme, kararı hukuka aykırı bularak bozma kararı vermiştir. Yargıtay bozma kararının gerekçesinde, tahkim şartının ancak kamu düzeni ile ilgili olmayan uyuşmazlıklar için geçerli olabileceği, iflas davalarının Türk mahkemeleri nezdinde görülmesine ilişkin kuralın ise kamu düzeninden olduğu, ilk derece mahkemesi kararında ifade edilen, iflas davası açılmadan önce ilk aşamada tahkime başvurularak alacağın varlığı ve miktarının tespit ettirilmesi, ikinci aşama olarak iflas yolu ile takibe geçilmesi yönündeki değerlendirmenin usul ekonomisine aykırı olduğu, iflas davalarının bu şekilde ikiye ayrılması için haklı bir yasal gerekçe bulunmadığı ve davanın bir bütün olarak incelenip karara bağlanması gerektiği belirtilmiştir. Öte yandan Yargıtay, yargılamanın en kısa sürede ve usul ekonomisi gözetilerek sonuçlandırılmasının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun temel prensiplerinden olduğunun altını çizmiştir. Yargıtay, iflas davasının basit usule tabi olduğu, davacının iflas yoluyla takibe başlamadan önce tahkim yoluna başvurmaya zorlanmasının hak arama özgürlüğünün kısıtlanması niteliğinde olduğu ve bu sebeple usul ekonomisine aykırılık teşkil ettiği sonucuna ulaşmıştır.
IV. HUKUK GENEL KURULU
Yargıtay’ın bozma kararına karşı ilk derece mahkemesi tarafından direnme kararı verilmesi üzerine uyuşmazlık HGK tarafından incelenmiştir. HGK, doktrindeki kimi görüşlere yer verdiği içtihadında: iflas davalarının tüm alacaklılar bakımından kamu düzenine ilişkin sonuçlar doğuran bir dava olduğu ve genel iflas yoluyla icra takibi, itirazın kaldırılması ve iflas davasının birbirini izleyen işlemlerden oluşan bir bütün olduğu vurgulanmıştır. İflas yolu ile takibe ilişkin hükümleri düzenleyen İİK m. 154 vd. yer alan normlar arasında alacağın tespiti için öncelikle tahkime gidileceği yönünde bir düzenlemenin mevcut olmadığı, İİK m. 155’te yer alan itiraz sebepleri arasında tahkim şartının varlığının itiraz sebebi olarak düzenlemediği ve sözleşmede uyuşmazlık çıkması halinde iflas yolu ile takip yapılamayacağı yönünde bir düzenlemenin bulunmadığına dikkat çekilmiştir. Genel kuralın yargı yetkisinin mahkemelerce kullanılması iken, tahkim yolunun ise istisna bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olduğunu belirten HGK, hak arama özgürlüğü kapsamında mahkemeye başvuran tarafın alacağına hızlıca kavuşmak amacıyla iflas yoluyla takip talebinde bulunması ve takibe itiraz üzerine mahkeme nezdinde dava açma yolunu seçmesi durumunda sözleşmedeki tahkim şartının öne sürülmesini iyi niyetli bir yaklaşım olarak değerlendirmemiştir. Bu doğrultuda HGK, tahkim şartının varlığı gerekçesiyle davanın usulden reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Stj. Av. Elif Su Günen