Suça iştirak, suçun hazırlık evresinden suçun tamamlanmasına kadar geçen süreçte faile ek olarak bir veya birden çok kişinin doğrudan veya dolaylı olarak suçun işlenişine katılım göstermesidir. Esas olarak suça iştirakte söz konusu suç tek bir fail tarafından da işlenebilmektedir. Ancak bir veya birden çok kişinin faile ek olarak suçun işlenişine katılım sağlaması durumunda, o kişiler açısından suça iştirak söz konusu olmaktadır. Suça iştirak sonucunun meydana gelebilmesi için faillerde suç işleme kastının bulunması gerekmektedir. Suça iştirak ancak kasten işlenen suçlarda söz konusu olabilmektedir. Taksirle işlenen suçlarda, işin doğası gereği suçun işlenişine birlikte katılımda kasıt söz konusu olamayacağı için taksirli suçlarda suça iştirak kurumundan söz edilememektedir. Taksirle işlenen suçlarda, her fail bireysel olarak suçun işlenişindeki kusuru bakımından sorumlu olmaktadır. Söz konusu hususlar 5237 sayılı TCK’nın 40. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Ceza hukuku doktrininde suça iştirak kurumu bakımından suça iştirak edenlerin statüsünün belirlenmesi açısından iki yaklaşımın benimsendiği görülmektedir. Eşitlik kuramı gereğince suça iştirak edenlerin her biri fail olarak kabul edilirken ve aynı oranda ceza alırken, ikilik kuramına göre ise suça iştirak edenlerin asıl faile oranla daha az cezalandırılması kabul edilmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun her iki yaklaşımı da benimsediği görülmektedir.
765 sayılı TCK’nın aksine, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu asli iştirak – fer’i iştirak ayrımını terk etmiş bulunmaktadır. Söz konusu ayrımın yerine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda faillik ve ortaklık (şeriklik) ayrımına gidildiği görülmektedir. Suçun işlenişine fail olarak katılım sağlayanlar aynı oranda cezalandırılır ve bu durum yukarıda bahsedilen eşitlik kuramının bir sonucudur. Ancak suçun işlenişinde fail gibi hareket etmeyen ancak ortaklıkta bulunan kişi veya kişiler de faile oranla daha az bir cezayla cezalandırılmaktadırlar. Bu tutum ise ikilik kuramının bir yansımasıdır. Suçu işleyenler, fail ve failin fiiline ortak olanlar şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Yardım etme ve azmettirme, ortaklık(şeriklik) kavramının en tipik örnekleridir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda 37-41. maddeler arasında düzenlenen suça iştirak kurumuna bakıldığında faillik ve ortaklık (şeriklik) şeklinde bir ayrımın benimsendiği görülmektedir. Faillik kavramı TCK’nın 37. maddesinde düzenlenirken, ortaklık (şeriklik) kavramının yansıması olan azmettirme ve yardım etme ise 38. ve 39. maddelerde düzenlenmiş bulunmaktadır.
FAİLLİK
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda faillik kurumunun, müşterek (doğrudan) faillik ve dolaylı faillik şeklinde ikiye ayrıldığı görülmektedir. Söz konusu ayrım “Faillik” kenar başlığı altında 37. maddede düzenlenmiştir:
- Suça İştirakte Müşterek (Doğrudan) Faillik:
“Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.” denilmek suretiyle fail ile birlikte suç fiilini işleyen her bir kişinin fail olarak nitelendirileceği belirtilmiştir. Fail ile birlikte, fail gibi hareket eden herkesin müşterek fail olarak kabul edilmesi söz konusudur. Burada fail gibi hareket eden herkesin müşterek fail olarak kabul edilebilmesi için, fail ile söz konusu diğer failler arasından birlikte suç işleme güdüsünün bulunması gerekmektedir. Suçun fiiliyata dökülmesi açısından failler arasında birlikte hareket etme kararının mevcut olması gerekmektedir. Ayrıca suçun konusunu oluşturan fiil üzerinde faillerin birlikte hakimiyet kurması müşterek failliğin bir diğer şartını oluşturmaktadır. Failler arasında birlikte hareket etme ve suç fiili üzerinde hakimiyet kurma açısından birlikteliğin varlığı bakımından herhangi bir şüphenin meydana gelmemesi gerekmektedir.
- Suça İştirakte Dolaylı Faillik:
“Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur.” denilerek suçun işlenmesinde dolaylı olarak fail olan kişilerin de fail olarak sorumlu olacağı belirtilmiştir. Dolaylı olarak faillik, Kanunkoyucunun ifadesinde “bir başkasını araç olarak kullanmak” şeklinde karşılık bulmuştur. Buradan anlaşılması gereken dolaylı fail olarak nitelendirilen kişinin doğrudan suçun icrasında yer almaması ancak suçu işleyen kişi üzerinde hakimiyet kurması gerektiğidir. Ancak bu durumda dolaylı faillikten söz edilebilecektir.
Ayrıca madde hükmüne göre; dolaylı failin kusur yeteneği olmayan kişileri araç olarak kullanması durumu ağırlaştırıcı bir neden olarak kabul edilmiştir. Söz konusu durumda dolaylı faile verilecek ceza 1/3’ten ½’ye kadar artırılmaktadır.
ORTAKLIK (ŞERİKLİK)
Suça iştirakte, ortaklık (şeriklik) ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 38. ve 39. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. “Azmettirme” ve “Yardım etme” kenar başlıkları altında düzenlenen söz konusu maddelerde, iştirakte bulunan kişi veya kişiler fail gibi hareket etme kastından ve amacından yoksun bulunmaktadırlar. Burada söz konusu kişiler, suçun hazırlık evresinde veya icra edilmesi sürecinde failin fiilini gerçekleştirmesinde yardımcı bir pozisyona sahip bulunmaktadırlar.
- Suça İştirakte Azmettirme:
Suça azmettirme, suç işleme düşüncesine sahip olmayan bir kişinin bu düşünceye sahip olmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Azmettirme, TCK’nın 38. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Söz konusu maddenin birinci fıkrasında “Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.” şeklinde belirtilmiştir. Azmettirme kavramı ile en çok karıştırılan kavram dolaylı faillik kurumudur. Dolaylı faillikte, dolaylı fail ile fail arasında bir hakimiyet ilişkisi ve failin araç olarak kullanılması söz konusu iken; azmettirmede fail iştirak iradesinin bilincinde ve tasarruf yetkisine sahip bulunmaktadır. Kanun maddesinde, üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan bir azmettirmenin varlığı ve çocukların suça azmettirilmesi durumu cezanın ağırlaştırılmasında bir sebep olarak kabul edilmiştir. Bu halde azmettirenin cezası üçte bir oranında artırılacaktır. Ayrıca azmettirenin ortaya çıkarılmasında yardımcı olan kişiye de ceza tayininde indirime gidileceği belirtilmiştir.
- Suça İştirakte Yardım Etme:
TCK’nın 39. maddesinde suça iştirakte yardım etme olarak nitelendirilecek haller belirtilmiş bulunmaktadır. Söz konusu durumlar;
a. Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek,
b. Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak,
c. Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak,
şeklinde ifade edilmiştir. Söz konusu filleri yerine getiren kişi suça iştirakte yardım eden sıfatıyla yargılanacaktır. Suçun işlenmesine yardım eden kişiye;
- Suçun cezasının ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde => on beş yıldan yirmi yıla hapis cezası verilir,
- Suçun cezasının müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde => on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası verilir,
- Diğer hallerde ise cezanın yarısı indirilir, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemeyecektir.
ÖZGÜ SUÇLARDA VE ÇOK FAİLLİ SUÇLARDA SUÇA İŞTİRAK
Ceza hukukunda birtakım suçların işlenebilmesi, o suçların faili olunabilmesi için kişinin belirli niteliklere sahip olması gerekmektedir. Örneğin, rüşvet ve zimmet gibi suçlarda suçun işlenebilmesi için faillerden en az birinin devlet memuru olması gerekmektedir. Birtakım çok failli suçlarda ise suçun işlenebilmesi için yeter sayıda kişinin varlığı aranmaktadır. Örneğin, örgüt kurma suçunun unsurlarıyla birlikte oluşabilmesi için en az üç failin mevcut olması gerekmektedir. Özgü suçlarda ve çok failli suçlarda suça iştirakin söz konusu olabilmesi, suçun oluşabilmesi için gereken nitelikte ve yeterli sayıda fail dışında kişinin suçun işlenmesine katkı sağlaması gerekmektedir.
SUÇA İŞTİRAKTE
SORUMLULUĞUN DOĞDUĞU ZAMAN
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre suça iştirak, yukarıda anlatıldığı üzere müşterek ve dolaylı olmak üzere faillik; azmettirme ve yardım etme suretiyle de şeriklik (ortaklık) biçiminde karşımıza çıkabilmektedir. Ancak suça iştirakten bir veya birden çok kişinin sorumlu olabilmesi için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekmektedir. Şayet bu durumda suça iştirakten söz edilebilecektir.
SUÇA İŞTİRAKTE
GÖNÜLLÜ VAZGEÇME
Türk Ceza Hukukunda gönüllü vazgeçme, failin suçun icra hareketlerinden gönüllü bir şekilde vazgeçmesi veya kendi çabasıyla suçun tamamlanmasını ya da neticenin gerçekleşmesini önlemesi şeklinde ifade edilmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 41. maddesinde ise suça iştirak halinde gönüllü vazgeçme durumu düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin birinci fıkrasında “İştirak halinde işlenen suçlarda, sadece gönüllü vazgeçen suç ortağı, gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “Suçun; gönüllü vazgeçenin gayreti dışında başka bir sebeple işlenmemiş olması, gönüllü vazgeçenin bütün gayretine rağmen işlenmiş olması hallerinde de gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanır.” şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır.
PDF FORMATINDA OKUYUN: Suça İştirak