PDF OLARAK OKUYUN: Nama İfa Davası Hakkında Genel Bilgiler
I. NAMA İFAYA İZİN
Bu blog yazımızda ülkemizde özellikle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri ve konut projelerinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklar kapsamında kullanılan bir kurum olan nama ifaya izin kavramı, hukuki dayanağı ve uygulanma usulü incelenecektir Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 113/1. maddesinde yer alan “Yapma borcu, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı, masrafı borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin verilmesini isteyebilir; her türlü giderim isteme hakkı saklıdır.” ve TBK’nın 473. maddesinde yer alan “Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da iş sahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, iş sahibi teslim için belirlenen günü beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönebilir. Meydana getirilmesi sırasında, eserin yüklenicinin kusuru yüzünden ayıplı veya sözleşmeye aykırı olarak meydana getirileceği açıkça görülüyorsa, iş sahibi bunu önlemek üzere vereceği veya verdireceği uygun bir süre içinde yükleniciye, ayıbın veya aykırılığın giderilmesi; aksi takdirde hasar ve masrafları kendisine ait olmak üzere, onarımın veya işe devamın bir üçüncü kişiye verileceği konusunda ihtarda bulunabilir.” hükümleri nama ifa kavramının yasal zeminini oluşturmaktadır. Kanun hükmünün lafzı değerlendirildiğinde “nama ifa” şeklinde bir ifadenin yer almadığı görülmesine rağmen; bu kavram, öğreti ve içtihatlar ile oluşturulmuştur.
TBK’nın 113. maddesi kapsamında mahkemeden talep edilecek nama ifa ancak yüklenicinin yapma edimini gerektiği gibi yerine getirmemesi durumunda söz konusu olmaktadır. Nama ifa kurumunun başlıca uygulama alanı olan inşaat sözleşmeleri kapsamında örnek vermek gerekirse; yüklenicinin projeyi finansal sebeplerle yarım bırakması, iflas etmesi veya yapılan ayıplı imalatlar gibi yapma edimin ifa edilmemesi, ayıplı ifa edilmesi veya ifada temerrüde düşülmesi halleri sayılabilmektedir. Bu hallerde yarım bırakılan veya ayıplı olarak yapılan iş kalemleri mahkemeden izin alınarak, masrafı borçlu yükleniciye ait olmak üzere, iş sahibinin kendisi veya belirleyeceği üçüncü bir kişi tarafından yapılmaktadır. Bununla beraber alacaklı, borçlunun borca aykırı davranışı sebebiyle uğradığı müspet zararın giderilmesini de isteyebilecektir.[1]
Borçlu tarafından gereği gibi yerine getirilmeyen edimin, mahkeme tarafından verilecek izin uyarınca yerine getirme yetkisine sahip alacaklı veya onun belirleyeceği üçüncü kişi tarafından ifa edilmesiyle birlikte borçlunun sözleşmeden doğan aynen ifa borcu sona ermekte ve nama ifa kapsamında yapılan masrafların ödenmesi borcuna dönüşmektedir.[2]
II. NAMA İFAYA İZİN VERİLEBİLMESİNİN ŞARTLARI
Yukarıda da açıklandığı gibi; nama ifaya izin talebi yapma borçlarının ifası için mümkündür. Borçlar Kanunu’nun 83.maddesinde belirlenen kural uyarınca yapma borçlarında alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu, borcunun şahsen ifa etmek zorunda değildir. Bu hükümde yer alan alacaklının menfaati kavramı, edimin bizzat borçlu ya da üçüncü kişi tarafından ifa edilmesinin bir fark yaratıp yaratmamasına ilişkindir.[3] Başka bir ifadeyle, bir NFT eser yapımı konulu sözleşmede edimin borçlu tarafından ifasında alacaklının menfaati bulunmaktayken; asansör sistemi kurulması gibi işlerde işin bizzat borçlu tarafından yapılacak ifada alacaklının menfaati bulunmadığı söylenebilir. Dolayısıyla yapılacak işin bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaatinin bulunduğu durumlarda nama ifaya izin kurumu uygulama alanı bulmayacaktır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlükte olması iş sahibinin nama ifa yoluna gidebilmesinin diğer bir şartıdır. Tarafların sözleşmeyi feshetmesi veya sözleşmeden dönmeleri halinde nama ifaya izin mümkün olmayacaktır. Zira bu hallerde artık edimin ifasından vazgeçilmiş olup; fesih ya da dönmeden kaynaklı olarak menfi veya müspet zararların tazmini talepleri gündeme gelecektir.
Ayrıca dikkat edilmesi gereken diğer bir husus, yükleniciye ihtar ile verilecek sürenin yeterli uzunlukta olmasıdır. Yeterli uzunlukta süre, yüklenicinin eksik hususları tamamlayabilmesi için elverişli olan süreyi ifade etmektedir. Zira yükleniciye süre vermeksizin veya verilen süre dolmaksızın eksikliği üçüncü kişiye yaptıran iş sahibinin, bu masrafları ancak TBK’nın 125. maddesi kapsamında talep edebilmesi mümkündür.[4]
Yargıtay’a göre, nama ifadan doğan talepler beş yıllık zamanaşımına tabidir. Zamanaşımının, nama ifa için yapılan harcamaların sarf tarihinde alacağın muaccel olması sebebiyle, bu tarihte başlaması gerekmektedir. Öte yandan, nama ifaya izin verilebilmesi için yapının imar mevzuatına uygun olması gerekmektedir.
III. NAMA İFAYA İZİN USULÜ
Yapma borcunun alacaklısı, asliye hukuk mahkemesine başvurarak nama ifaya izin verilmesini talep etmektedir. Mahkeme, gerçekleştireceği keşif ve alacağı bilirkişi raporu neticesinde vereceği hükümde tek tek eksik iş kalemlerini, ayıplı işleri, bu işlerin tamamlanması için gerekli masrafları, işlemlerin hangi yöntemle yapılacağını, tahmini bedellerini, yüklenicinin kurumlara olan borçlarını ve iskân alınması içi gerekli masrafları tespit etmek suretiyle izin vermektedir. Mahkeme tarafından genel nitelikli bir izin verilebilmesi mümkün değildir. Yargıtay’ın süregelen uygulamalarına göre yerel mahkemenin nama ifaya çerçeve niteliğinde izin vermesi bozma sebebi olarak kabul edilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2013/5173 E., 2013/8185 K. sayılı ve 19.12.2013 tarihli hükmüne göre, hâkim nama ifa talebi üzerine uzman bilirkişi raporuna başvurarak ve keşif yaparak eksik bırakılan iş kalemlerini ve bunların tamamlanması ve giderilmesi masraflarını saptadıktan sonra izin kararını vermelidir. İzin kararının hüküm fıkrasında eksik ve ayıplı iş kalemleri ve her kalemin tahmini masrafları ayrı ayrı gösterilmelidir.
Stj. Av. Elif Su Günen
Doktrin Hukuk Ekibi
[1] Mustafa Kırmızı, Eser Sözleşmesi ve Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi, Ankara, Bilge Kitabevi, 2018, s. 666.
[2] Şirin Aydıncık, Yapma Borçlarının İfa Edilmemesi ve Hukuki Sonuçları, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2010, s. 79.
[3] Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, Yetkin Kitabevi, 2019, s. 1040.
[4] Mustafa Gür, Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Eksik İfa ve Ayıplı İfa Kavramı, Yüksek Lisans Tezi, Yaşar Üniversitesi, 2016, s.103.